26 Mayıs 2011 Perşembe

DİCLE

Dicle, taş devrinden de önceki devirlere ait dönemin yerleşim birimlerinden biridir. Bölgede anlatılan efsanelere göre, Allah, Cennet'te işledikleri suçlardan dolayı Adem ile Havva'yı Dünya'ya göndererek cezalandırdı, fırlatılma sonrasında asıl büyük ceza Adem ile Havva ayrı yerlere düşmesidir. Havva'nın düştüğü yer olarak anlatılır.
Dicle'de Zazaca dili konuşulmaktadır.Bölgenin en meşhur yemeği patira/patila olarak adlandırılır. Dicle ile değiştirilen eski adı Piran'dır. Piramitlerin tarihinden daha eski bir piranit bulunmaktadır. Yeşilsırt ( Bazmınd ) köyü yakınlarındaki Kral Kızı bölgesinde bulunan piranit'in şimdiye kadar ortaya çıkan tek sırrı, kayaya işlenen figürün, bir gün dönümünde yanlızca 1 dakikalık bir zaman diliminde görüntülenebilir olmasıdır. Piranitin etrafında bulunan hazine küpleri, dünyanın en büyük küpleridir.
Büyük tarihi zenginliğe sahip olan Dicle ilçesinde kaleler, köprüler, eski mezralar ve mağaralar önemli tarih göstergeleridir. Yakın zamana dek Piro (Piran) olarak tanınan ve halen de bu adı çok sık kullanılan ilçe bir ara resmi olarak Eğil adını almış, halkın benimsemediği bu isim daha sonra yeniden eski sahibine verilmiş ve ilçe kendi adını almıştır. Halkının tamamı Zaza'dır. İlçede Dibni Köyü’ndeki han, köprü ve Şemsi’lere ait kilise, Ekrek yakınındaki Oyukkaya mezarları, Bırdınç Köprüsü, Yeşilsırt ( Bazmınd ) köyü yakınlarındaki Kral Kızı Taşı ve aynı kaya üzerindeki Efsane mezar ilk akla gelen yerleridir.İlçede eski adıylaMahmud Çelebo mahalesindeki DIZIK ( Zazaca kale demektir. ) bakımsızlık ve sahipsizlikten tamamen yok olmuştur.Direy ( Kocaalan ) ilçesinde seyid olduğu ve bügünkü Dicle yerlilerinden Ahmed Ağa ailesinin atası olduğu rivayet edilen Pir Mansur türbesi vardır.
Coğrafi Konumu:Merkeze 92 km uzaklıktadır. 975 kilometrekarelik bir alana yayılmış olan ilçe topraklarının büyük bir bölümü dağlık ve ormanlıktır. Ovalar ise dağlar arasına yerleşmiş küçük parçalar halindedir. İlçenin deniz seviyesinden yüksekliği 970 metredir. Arazinin %30 u meşe ağaçları ile kaplıdır. Ormanlık alana sahip olması sebebiyle Diyarbakır’ın diğer ilçelerine göre daha fazla yağmur almaktadır.

HANİ

Kuruluş tarihi çok eski olan Hani ilçesi ile ilgili ilk bilgiler M.Ö. 8. yüzyılda başlar. Urartu devleti ve Asurlular arasında önemli çatışmalara sahne olduğu bilinmektedir. Daha sonra Nirbi'lerin yerleşim merkezi olan Hani'nin tarihçesi Diyarbakır merkezinin tarihçesiyle paraleldir. 1875'te Palu'ya bağlı bir bucak olan Hani, daha sonra Lice'ye bağlanmıştır. Hani'de belediye 1878'de kurulmuştur.

Genel durum [M.Ö. 1280 yılında Asur Hükümdarı I. Salmanassar ile yaptıkları savaşta yenilerek dağılan Nirbi'lerin yerleşim merkezi olan Hani, Cumhuriyet döneminde Lice'ye bağlı bir ilçe idi. Daha sonra gelişerek ilçe oldu.

Denizden 1200 metre yüksekte, dağlık bir bölge olan Hani, Artuklulardan kalma Hatuniye Medresesi, Ayn-Kebir Su Kaynağı, Yasin Minaresi ve Cafer-i Tayyar Yatırı ile tarihi bir zenginliğe sahiptir.
Silvan'dan sonra nüfus yoğuluğu en çok olan ilçedir. Kilometrekareye 63 kişi düşer. Ayrıca 100 km'ye ortalama 4 köy düşer. Köyler ilçenin kuzeyindeki küçük ova çevresinde toplanmıştır.
Dışarıya sattığı en önemli ürünler tahıl, pamuk, yaş ve kuru meyveler ile birlikte ayrıca ilçeden her yıl kereste satışı yapılmaktadır. Ayrıca ilçede torak ve katı yiyilen yağ satıımaktadır.
Dicle Nehri Hani'ye 18 km uzaklıktadır. Ayrıca nehirde bolca alabalık yetiştirilmektedir.

Turistik yerleri [

Hatuniye Medresesi [Sancar Şahin Validesi Zeynep Hanım tarafından 13. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Hani Ulu Camii [Kesin olarak tarihi bilinmemekle beraber bir Selçuklu eseri olup, 15. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.Kızıl kilise olarak da bilinir. Ulu Camii 1684, 1779, 1780 ve 1870 tarihlerinde tamir görmüştür. Yakın zamanda, camii avlusuna ŞURKAV tarafından kesme taşlardan yapılmış bir şadırvan inşa edilmiş ve bahçe düzenlemeleri yapılmıştır.

Aynkeris Şifalı Suyu [İlçe merkezinden 2 km mesafededir, sarılık hastalığına iyi geldiği sanılmaktadır. Yıllık ziyaretçi sayısı 10.000 kişi dolayındadır.

Koki Çayı Mesiresi İlçe merkezinden 8 km mesafededir. Burada kaynayan suda bol miktarda alabalık bulunur. Saniyede 6 m³ su akmaktadır.Hani'nin şebeke suyu koki çayından gelmektedir .

Aynkebir Havuzu [Aynkebir su havuzu Ulucami ile Hatuniye medresesi arasında bulunan büyük bir havuzdur. Bu su Hini Dağının eteklerinde kaynar ve 9 kemerli bentlerden çıkarak bir havuz oluşturur. Havuza 7 gözden su akmaktadır. Akan su ile ilçenin tüm arazileri sulanmaktadır. M.Ö. 2000 yılında Hüriler tarafından yapılmıştır. Hini ilçesinin bağlı olduğu Diyarbakır merkez ilçeye olan uzaklığı 97 km dir. Merkez, Çarşı, Derelli, Zirve ve veziri mahallesi olmak üzere ilçe merkezi 5 mahalleden ibarettir.

Şeyh Ahmed Efendi Türbesi [değiştir]

1823 yılında vefat eden, Halidi Tarikatı’nın kurucusu Mevlana Halid Ziyâeddin Hazretleri'nin küçük oğlu Şehabeddin Ahmet’in mezarı bulunmaktadır. Türbe, yakın zamanda ŞURKAV tarafından restore edilmiştir

ÇERMİK

                                                                                                      Çok eski bir tarihe geçmişe sahip olan Çermik bölgesi, çağımızda anayol kavşaklarından uzakta kaldığından bağrında sakladığı çok güzel ve sağlam mimari eserlerine rağmen henüz gereği gibi araştırılmadan durmaktadır. Bu siteyle bir amacımız da güzel yurdumuzun bu şirin ve tarihi köşesini her yönüyle tanıtmaya çalışmaktır.                                           
Çermik bölgesi ilk çağlardan günümüze kadar değişik medeniyetlere beşiklik etmiştir. Dünyada ilk uygarlıkların Mezopotamya (Dicle ve Fırat arasındaki topraklar) bölgesinde ortaya çıktığını düşünürsek, Çermik’in tarihi daha bir önem kazanmaktadır.
Çermik’in geniş tarihçesi Harput ve Diyarbakır’dan bahseden kaynaklardan daha geniş bir şekilde incelenebilir. Çünkü batıdan derin ve yol vermez yatakla Fırat’ın Malatya bölgesinden ayırdığı Çermik bölgesi, tarih boyunca bu iki ana şehre (Harput ve Diyarbakır) hakim olan devletlerin idaresinde kalmıştır.
Çermik tarihi gelişimi içinde kronolojik olarak şu medeniyetlerin etki alanında kalmıştır. 
1-) Hurri Mitanni Dönemi  (M.Ö. 3500-1260)
2-) Asurlular Dönemi (M.Ö. 1260-775)
3-) Urartular Dönemi (M.Ö. 775-736)
4-) Asurlular Dönemi (ikinci defa) (M.Ö. 736-653)
5-) İskitler Dönemi (M.Ö. 653-625)
6-) Medler Dönemi (M.Ö. 625-550)
7-) Persler (M.Ö. 530-331)
8-) Büyük İskender (M.Ö. 331-323)
9-) Selevkoslar (M.Ö. 323-85)
10-) Armenia (M.Ö. 85-69)
11-) Arsaklar (M.Ö. 66-M.S. 395)
Arsaklılar Dönemi: Çermik bölgesi, İslamiyet’ten önce Azerbaycan ve Doğu Anadolu’da hüküm süren Arsaklı Devletinin Alenik eyaletine bağlı bir sancaktır. Bunu 7. asır müellifi Mövses’in “Armenya Coğrafyası” adlı
Muş Ovasında Khoren denilen bölgede doğup büyüyen ve Arsaklılar dönemindeki düzeni tanıtan 7. asır müellifi Mövses “ Armenya Coğrafyası” adlı kitabında, Siirt’ten Birecik’e ve Çermikten Cizre’ye kadar olan Yukarı-Dicle Bölgesi ile Fırat Nehri solundaki yerleri içeren  alan bölge Alenik Eyaleti olarak tanımlanmakta ve buradan “ Cermug” adıyla bahsedilmekte ve 7. sancak olduğu belirtilmektedir.
490-507 yıllarında Yukarı-Dicle ve Fırat Bölgesi’nin en iyi yerli kaynağı ola Süryani Papazi Amidli Maryesua, “Vakayinamesi’nde” 498 yılı Eylül ayında kopan korkunç yer oynamasını anlatırken diyor ki:”Yeryüzünde gökten gelen korkunç bir ses duyuldu. Öyle ki, bu gürültüden yeryüzü temelinden sarsılmış gibi oldu. Her bucaktan (Amid şehrine) tehlike şayiaları ve haberler geldi. Fırat Irmağı ve Aberne ( Çemik ) sıcak su kaynağında mucizevi bir alamet görülmüştü. Bu rivayete göre, o gün bu sıcak sular kaynaklarından kurumuşlardı.
12-) Roma Dönemi (395-639)
13-) İslam Devleti Dönemi (639-661): Hz. Ömer döneminde İslam kumandanlarından Hz. İyaz b. Gunm 639 yılında Diyarbakır bölgesini almıştır.
14-) Emeviler (661-750)
15-) Abbasiler (750-869)
16-) Şeyhoğulları (869-899)
17-) Abbasiler (ikinci defa) (899-930)
18.-) Hamdani (930-978)
19-) Büveyhoğulları (978-984)
20-) Mervanioğluları (984-1085)
21-) Selçuklular (1085-1095): Çermik’in içinde bulunduğu Diyarbakır ve yöresi 1085 yılında Melikşah’ın komutanlarından Fahrüddevle tarafından Mervan oğullarından alınmıştır.
22-) İnaloğulları (1095-1142)
23-) Nisanoğulları (1142-1185)
24-) Artuklular (1185-1232): Artuklular Çermik’te bugün de hala ayakta duran Haburman Köprüsünü , henüz Amid’e hakim olmadan önce yaptırmışlardır. Bu köprü ile Tebriz-Ahlat yolunu, Çermik-Karacadağ üzerinden Urfa-Halep yoluna bağlamış oluyorlardı.           
26-) Anadolu Selçukluları (1240-1302)
27-) Artuklular (ikinci defa) (1302-1394)
28-) Timur (İlhanlılar) (1394-1401)
29-) Karakoyunlular (1401-1420)
30-) Akkoyunlular (1420-1507): (Buldukoğulları-Mirdasi Beyleri Dönemi) :
Osmanlıların fethinden önce Çermik Sançağı ve çevresindeki beylerinin sülalesi Bitlis Beyi Şeref Han’ın 1597 yılında bitirdiği “Şerefname” adlı eserinde “Buldukoğullarına” dayandığını belirtmektedir. 1507 yılında Safevilerin bölgeyi işgal etmelerine kadar Çermik yöresi bu beylerin denetiminde Akkoyunlu devletinin idaresinde kalmıştır.
31-) Safeviler (1507-1516): İran Safevi hükümdarı Şah İsmail 1507 yılında Çermik bölgesine hakim olmuştur. Safeviler Çermik’te Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’dan kalma “Kanun-i Hasan Padişah” a itaat ederek bu kanunları yine yürürlükte bırakmışlardır. Çermik beyi Mehmet Bey, Çermik’in Osmanlı fethi sırasında Çermik için bu kanunlara ek olarak Yavuz Sultan Selim’den bir “Ocaklık-Temliknamesi” alıp sonradan bunu Kanuni Sultan Sülayman’ada tasdik etmiştir.
İşte o tarihten itibaren “ Yurtluk-Ocaklık” olmak üzere mülkiyet olarak Buldukoğulları’ndan Mehmet Bey’in ailesinde kalmıştır. Ancak buradaki Hrıstiyanlardan alınan vergiler Diyarbakır Divanına ait olup her yıl Diyarbakır hazinesine teslim edilmiştir.
32-) Osmanlılar Dönemi (15 Aralık 1516-1923): Yavuz Sultan Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında meydana gelen Çaldıran Savaşında Diyarbakır Safevi valisi Muhammed Han da ordusuyla birlikte Şah İsmail ordusuna katıldı. Savaşta Şah İsmail’in yenilmesi ve Muhammed Han’ın ölmesi üzerine bunu fırsat bilen Diyarbakır halkı ayaklandı. Safevi askerleri Diyarbakır’dan kovuldu. İleri gelenler bölgede tanınan ve sevilen Yavuz Sultan Selim de sevgi ve saygısını kazanan bilim ve devlet  adamı “ Mevlana İdris-i Bitlisi” ye başvurarak Sultan Selim’e bağlanmak ve Osmanlı birliğine katılmak isteklerini bildirerek bu konuda yardım ve aracılığını bildirdiler. Bölgede bulunan diğer boy beyleri de bu görüşe katılınca  İdris-i Bitlisi durumu Yavuz Sultan Selim’e iletmiştir.
Yavuz Sultan Selim, Diyarbakır’ı tekrar ele geçirmek için harekete geçen Şah İsmail’e engel olmak ve Diyarbakır halkının isteğini yerine getirmek için 10 Eylül 1515 tarihinde Diyarbakır’a girmiştir. Diyarbakır halkı Osmanlı padişahını ve ordusunu davul zurnalarla, kurbanlar keserek sevinç gösterileriyle karşılamışlardır. Böylece Diyarbakır savaş yapılmadan Osmanlı birliğine katılmış oldu. Yavuz Sultan Selim tarafından Bıyıklı Mehmet Paşa Diyarbakır Eyaleti Beylerbeyliğine getirildi.
Osmanlı ordusu Diyarbakır’a girdiği sırada Çermik, Harput gibi bir çok kaleler henüz Safevilerin elinde bulunuyordu. 1516 da Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Diyarbakır Beylerbeyi Bıyıklı Mehmet Paşa, Kara Han komutasındaki Safevi ordusunu Koçhisar altında “Dede Kargın” savaşında mağlup ederek Mardin, Urfa ve Siirt kalelerini Safevilerden almıştır.  Bunun üzerine halk Bıyıklı Mehmet Paşa’ya “Fatih Paşa” ünvanını vermiştir.
Yavuz Sultan Selim Şam’dan Mısır’a doğru yürüdüğü sırada (15 Aralık 1516) Diyarbakır tarafından gelen ulaklar (haberciler) Yavuz’a “Kale-i Savur ve Kale-i Çermik” in alındığını müjdelediler.
Hoca Sadeddin ise Çermik Kalesini Kemah’ın ilk Osmanlı hakimi Karaç’ın oğlu Ahmet Bey ile Mirdasi Beylerinin aldığını bildirmektedir.
Bu bilgilerden Çermik’in Diyarbakır’dan en az 15 ay sonra 1516 Aralık başlarında Kemah Kalesi’nden gelen kuvvetler tarafından Safeviler’in elinden alındığını öğreniyoruz.
Osmanlıların Hicri 924 (Mi.1518) Mart’ında yazılan ilk “Diyarbakır Eyaleti Tahrir Defteri’nde Şah Ali Bey’in Mirliva Çermik olduğu, bunun kardeşi Pir Ali Bey’in tımarlı sipahi sayıldığı ve Modanlı Aşireti’nin göçer olarak bu sancakta bulunduğu yazılıdır. “Kavanin-i Al-i Osman” adlı eserde ise, “Çermik Diyarbakır Eyaletine bağlı olarak 294.000 akçelik Yurtluk-Ocaklık tarikiyle tasarruf olunan ekrad sancaklarından biri olarak bahsedilmektedir.
“Memalik-i Osmaniye” ‘nin tarihi ve “Coğrafya Lugatı” adlı eserde de Çermik’in Ergani sancağına bağlı bir kaza merkezi olduğu, bağlık, bahçelik ve üzümün bol ve çeşitli olduğu belirtilmektedir. Bundan başka kasabada   bir ılıcanın bulunduğu pek çok kimsenin şifa bulmak için buraya geldiği ve dertlerine şifa buldukları, bu vesile ile  büyük bir ticaretin meydana geldiği ve Çermik’te yaklaşık 20.000 kadar nüfusun bulunduğu kaydedilmektedir.
Hicri 1297 (M.1879) yılına ait “Vilayet-i Diyarbekir Salnamesi”’nde Çermik yine bir kasaba durumundadır. Bu tahrire göre Çermik’te “913 hane, 3 han, 3 dükkan, 1 hamam, 2 kudret hamamı, 5 rüştiye mektebi, 1 medrese, 4 dink, 2 dink arsası, 1 Ermeni Kilisesi, 1 Protestan Kilisesi, 12 ahır, 3 samanlık, 2 oda, 15 arsa, 83 çeşme, 1gusülhane, 2 su kuyusu, 3 köprü, 22 bahçe, 2 sebzelik, 30 bostanlık, 915 bağ, 2 boyahane, 4 debbağhane, 3 çömlekhane, 9fırın, 9 kahvehane, 8 değirmen, 1075 tarla, 27 kavakılık, 1 yoncalık, 1 söğütlük, 1meşelik, 3 mera, 2 müslüman kabristanı, 1Ermeni mezarlığı, 1 Yahudi mezarlığı, 4 mahalle ve 3478 icmal-i meskunat  vardır.  
Çermik 1883’te Diyarbakır vilayetine bağlı Ergani Sancağı’nın bir kazası olmuştur. O dönemde Çüngüş nahiyesi ile beraber 119 köyden oluşmakta idi. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Çermik Diyarbakır iline bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. 

SİLVAN

                                                                                            Coğrafi konum Silvan ilçesi;
Batısında Diyarbakır merkez ilçe ve Hazro, Kuzeyinde ; Lice ve Kulp ilçeleri, Doğusunda ; Batman ili, Güneyinde Bismil ilçesi ile komşudur. Diyarbakır’a 82 km uzaklıktadır.

Fiziki özellikleriDüz bir arazi yapısına sahip gibi görünsede dağlık yerleride vardır.Keskin kayalıklara sahiptir.
Yeryüzü şekilleriYüz ölçümü ; 1.373 km'dir. Arazi genellikle engebelidir. 1500 metreyi bulan Albat Dağları Silvan'ın arkasındasır. Albat dağları ova boyunca ilçeyi doğudan batıya keser.
Batman çayından başka önemli bir çayı yoktur. Diyarbakır'ın en büyük ilçesidir.Çok büyük tarihe sahip olan Silvan bu tarihi yelerden bir kaç tanesi ise ( Malabadi Köprüsü, Hasuni Mağaraları ve en büyük tarihi yer olan Boyunlu köyünde bulunan mağaralar ve evler bir sürü medeniyete ev sahipliği yapmıştır bu ilçemiz 2000 seneye dayanan bir tarihe sahiptir.)
İklimi Silvan'da karasal iklim egemendir. Yazları çok sıcak geçer. Ama, kış soğukları Doğu Anadolu'da olduğu kadar şiddetli değildir. Bugüne değin ölçülen en yüksek sıcaklık 46,2 derece ile 21 Temmuz 1937 gününde, en düşük sıcaklık ise -24,2 derece ile 11 Ocak 1933 günü olmuştur. 496 milimetre olan yıllık ortalama yağış tutarının ancak yaklaşık yüzde 2'si yaz aylarında düşer. Yıllık yağış tutarı Silvan'da 729 mm dir. Silvanda ki baraj dan dolayı nem biraz da olsa artış gösteriyor. Ortalama nem, en çok Aralık ve Ocak aylarında ölçülmüştür. Bu aylarda % 77'ye çıkar. Temmuz-Ağustos aylarında ise nispi nem değerleri % 20'ye düşmektedir.
Bitki örtüsü






Doğal bitki örtüsünü, genellikle otsu bitkilerin ağır bastığı bozkır bitkileri oluşturur. Bunlar ilkbaharda kısa bir süre içinde yeşerip çiçeklenir, ama yağışların kesilmesiyle yaz başında kururlar. Orman bakımından çok yoksul olan dağlarında yer yer meşe topluluklarına rastlanır. Ama ormanlar, ilçenin toplam yüzeyinin onda birini bile bulmaz.
Silvan ilçesi eski medeniyetlerin yaşam sürdüğü yörelerden birisidir. Yontma taş devrinden günümüze kadar birçok milletler burada hükümran olmuştur
Tarihçesi Silvan, M.Ö. 77 yılında yani 2100 yıl önce 300.000 nüfusuyla ve Tigranokerta adıyla bir imparatorluk başkentidir.Sasaniler devrinde Romalılar'la İranlılar arasında çıkan savaş sonucunda M.S. 387 yılında ölen hristiyanların kemiklerinin Silvan'a gömülmesi neticesinde Bizanslılar'ın bu kente Şehit Kenti anlamında "Martyropolis" adını verdikleri İslamiyet döneminde ise "Meyyafarikin", "Farkin" Sliv, Sliva ve Cumhuriyet Döneminde ise Silvan olarak isimlendirildiği bilinmektedir. Farqin ismi halen halk arasında kullanılır. İlçenin etrafı tarihi surlarla çevrilidir.Dünyada dolgu sistemi ile yapılan tek kale-kent olan Silvan Kalesi, Boşat Kalesi, Helda Kalesi, Şemrak Kalesi, Başka Kalesi,300 odadan oluşan ve koridorlarla birbirine bağlı ve anadolunun ilk yerleşim yerlerinden biri olan Hasun Mağara Şehri, Temtemburg Mağarası, Pezan Mağarası, Hamido Mağarası, Eyyubiler'e ait kot minare, dünyanın en geniş taş kemerli köprüsü olan Malabadi Köprüsü, Kemuk Köprüsü, Kildani Kilisesi (Belediye Cami), Hasun Kilise ve Hamamı, Karabehlülbey Camiii, Silvan Müzesi, Sadık Bey Konağı, Azizoğlu Konağı, Gaziilkokulu binası ve Bölgenini en büyük camilerinden olan Selahattin Eyyubi Camii tarihi ve turistik eserler arasındaddır.
Nüfusu Diyarbakır'ın en fazla nüfus barındoran ilçesidir. Silvan Diyarbakır'ın şehir nüfusu kırsal nüfustan fazla olan tek ilçesidir. İlçede köyler yol boyunda ve ilçenin orta kesiminde toplanmıştır. 100kilometrekareye ortalama 5 köy düşer. İlçede nüfus yoğunluğu 70 kişi/kilometrekare'dir. Ortalam köy nüfusu 712'dir. Silvan’ın nüfusu son sayımda 98593 kişi gösteriyor.giderek gelişen silvan diyarbakır'a göre kişi başına düşen geliri 2 kattır.
MeskenleriEvler genelde siyah taş denilen çok sağlam kesme taşlardan veya kerpiçlerden yapılmıştır. Damları da kerpiçten yapılmıştır. Bazı evlerde ise alt katta hayvan barınakları bulunur. Yeni yapılan binalar artık taş olmaktan çıkmış yeni modern araçlarla yapılıyor. Bazı köylerinde ki evlerde ise eve damdan girilir. Pencerelre genelde geniş ve süslemeler bulunuyor.Silvan sosyo yapı bakımından zaza, kürtleşmiş türkler ve kürtlerden oluşmaktadır

HAZRO



Hazro Diyarbakır'ın kuzeydoğusunda bulunan küçük bir dağ ilçesidir. İlçenin güneyi ovalık kuzey kısmı ise çok dağlık bir yapıya sahiptir. Çevresine göre yüksekte bulunan ilçe merkezi daha fazla yağış alıp yazları daha serin ve kışları daha çok karyağışlı görülür.
Denizden yüksekliği 1030 m olan Hazro, Hacertum (Uzuncaeski) dağı eteklerinde kurulmuştur. İlçenin kuzeyinde Lice, Doğu ve Güneydoğusunda Silvan, batısında Kocaköy, Güneybatısında Diyarbakır kent merkezi bulunmaktadır. Karasal iklimin hüküm sürdüğü Hazro ilçesinin en önemli akarsuyu olan Zuğur Çayı, Zergüş mevkiinde doğarak Bismil ilçesi yakınlarında Dicle nehrine karışmaktadır.
İlçe sınırları içerisinde bulunan Terçil, Ayındar ve Mihrani kalelerinin kalıntıları yöre tarihinin çok eskilere dayandığını göstermektedir. Asurlular zamanında yörede kurulan “HATARO” adlı Tercil Kalesi’nden adını alan Hazro, ilk çağlardan buyana sırasıyla Perslerin, Makedonya Krallığını, Roma ve Bizans İmparatorluklarının idaresinde bulunmuştur. İslamiyet’in Anadolu’ya yayılmasıyla birlikte Halife Ömer zamanında Müslümanların eline geçen Hazro, bu tarihten itibaren bölgede kurulan Müslüman beylik ve emirlikler arasında sık sık el değiştirmiştir.


Türklerin 1015 tarihinden sonra Anadolu’ya yaptıkları keşif hareketleri sırasında uğrak yerlerinden biri olan Hazro, Malazgirt Savaşı’ndan sonra ilk Türk yerleşim yerlerinden birisi olmuştur. 11. yüzyılın sonlarına doğru Büyük Selçuklu İmparatorluğu’na bağlanan bölge daha sonra Selçuklulara bağlı Anadolu Beylikleri tarafından yönetilmiştir. 14. yüzyılın başlarında Anadolu’daki Selçuklu hakimiyeti sarsılınca İlhanlı Devleti’ne bağlı Mardin Artuklularının eline geçen yöre toprakları; 1393’te Timur’un Anadolu seferi sonucunda Akkoyunlu Devleti’nin idaresine verilmiştir. 1502 tarihinden itibaren Safevilerin eline geçen Hazro ve çevresi Yavuz Sultan Selim’in 1515’te başlattığı Mısır Seferi esnasında Osmanlı Devleti’nin yönetimine girmiştir. İlk önceleri Diyarbakır eyaletine bağlı bir sancak olan Hazro uzun bir süre bu statüsünü korumuştur. Tazimat devrinde Mustafa Reşit Paşa zamanında Silvan’a bağlı 63 köylü bir bucak haline getirilmiştir. Birinci Dünya Savaşı’na kadar bu durumunu koruyan Hazro, Güney Cephesinde görevli olan Mustafa Kemal tarafından ziyaret edilmiştir. 1917 (Rumi 1333) tarihinde bir alay askeriyle Hazro’ya gelen Mustafa Kemal, bölgenin ileri gelen beylerinden olan Mehmet BUDAK tarafından ağırlanmıştır. O günün savaş şartlarında da vatanseverliğini gösteren Mehmet BUDAK Mustafa Kemal ve askerlerine yiyecek, buğday, birkaç kesim hayvan, para ve altın vermiştir. Atatürk Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Mehmet BUDAK’ın bu iyiliğini unutmamış kendisini meclise Millet Vekili olarak almıştır.

BİSMİL

  1936 yılında ilçe olan BİSMİL,Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Diyarbakır iline bağlı en büyük ilçedir.Kuruluşu yeni olmakla beraber son yıllarda yapılan arkeolojik kazılar neticesinde tarihinin çok eskilere dayandığı anlaşılmıştır.İlçenin merkezinde eski kalıntılara rastlanmamakla beraber İlçe yakınlarında bulunan bazı köylerde çok eski yerleşim ve ören yerlere rastlamak mümkündür.Yapılan rivayetlere göre bu yerleşim ve ören yerleri tarih süreci içerisinde ilçemize ev sahipliği yaptığı söylenmektedir.İlçemizin Kuruluşu yeni olmakla beraber adının varlığı ile ilgili şimdiye kadar 3 görüş ortaya atılmaktadır.Bu üç görüş ve rivayet çeşitli zaman dilimlerinde meydana geldiği için üç görüşün de haklılık payları mevcuttur.Ancak son görüş halen kabul görmektedir.    Bundan 4.000 yıl önce(M.ö.2000) Asurlular ile Huriler arasında Dicle ovasının paylaşımı ve Mezopotamya üzerinde egemenlik kurma nedeniyle sürekli savaşlar meydana gelmiştir. Asurlular şimdiki ÜÇTEPE köyünde bulunan ve halen çok büyük bir kısmı tepe altında bulunan büyük bir saray yaparak burayı Hurilere saldırıda ileri üs karakolu olarak kullanmışlardır..Bu sarayın adı TUŞAN olup Asur kralı Salmanasar tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir.Bu Sarayın bulunması 1865 yılında ünlü İngiliz Seyyahı TAYLOR’un Bismil’e gelerek Üçtepe höyüğü üzerinde yapmış olduğu kazıda Asurca yazılı iki DİKİLİTAŞ’ı bulması ile başlamıştır.İngiliz Seyyah TAYLOR,bulduğu bu DİKİLİTAŞ’ları alarak Dünyaca ünlü en büyük müze olan BİRİTİSH Müzesine götürmüş ve halen bu kitabeler orada sergilenmektedir.İşte bu DİKİLİTAŞLAR’ın müzede sergilenmesi ile dünyanın gözü İlçemize çevrilmiştir.Bunun üzerine İstanbul Üniversitesi Arkoloji Anabilim Dalı Profesörlerinden Sayın Veli SEVİN’in başkanlık ettiği 12 kişilik bir kazı heyeti İlçemize gelerek bu Höyük üzerinde kazı ve incelemelere başladı.Yapılan 4 kazı sonucunda 1989 yılında dünyanın harikalırandan sayılan ve 6 metre kalınlığında ve adı tarihte TUŞAN olarak geçen büyük bir Asur Sarayının kalıntıları bulundu.Yine bu kazılarda Huriler,Asurlar,Romalılar ve Helenistik çağa ait bir çok altın,bronz heykeller,çeşitli paralar,cam eşyalar ve çok sayıda tarihi eserler bulunmuştur.Bulunan bu eserler halen Diyarbakır Müzesinde sergilenmektedir.Ancak daha önce bulunan Dikilitaşlar(Kitabeler) ne yazık ki ülkemize getirtilememiştir.Bu höyük dünyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olduğu ve bulunan sarayı Asurlara ait dünyanın en büyük casusluk merkezi olduğu ortaya çıkarılmıştır.(Bu yazı Bismil Haber Gazetesinin 1989 yılında yayınlanan 47.sayısından alınmıştır.)Asurlar stratejik önemi bulunan bu sarayı Şimdiki Diyarbakır’a bağlamak için Üçtepe ile Anbar beldesi arasında  bulunan Dicle nehri üzerine bir karayolu köprüsü yaptırmıştır.İpek Yolunun güney kolu bu köprü vasıtası ile yapılmakta idi.Bu köprünün halen kalıntıları Dicle altında mevcut olup,taşlarının Demiryolu Köprülerinde kullandığı rivayet edilmektedir.Asurlar M.Ö. 1050 yılında Hurileri büyük bir yenilgiye uğratarak Mezopotamya’nın içlerine çekilmelerini sağlamıştır. Bu savaşta Dicle nehrinin insan kanından dolayı kırmızı aktığı rivayet edilmektedir.Asur Orduları yaptıkları her seferde hem Huri,hem de Urartu medeniyetlerine büyük zarar vermişlerdir.Asur Kralı Salmanasar’ın TUŞAN’da ortaya çıkarılan ve kendi adına diktirdiği ve halen Londra BİRİTİSH müzesinde sergilenen iki Dikilitaşta (kitabede),”Güzel Fidanlıkları dağıttım,Dillere destan asma bağlarını tahrip eyledim,bahçeleri ve eşsiz güzellikteki sarayları atlarımızın ayakları altında ezdim,sazlık kadar sık ormanları yaktırıp kestirdim”ibaresine rastlanmıştır.Daha sonra Huriler toparlanarak Asurlulara büyük bir saldırı düzenleyerek Asurluların Diyarbakır havalisi üzerindeki hakimiyetine son vermiştir.İşte bu nedenle halen ilçemizin bulunduğu çevre çok eskilerde de çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır.İlçemizin ismi ile ilgili rivayetlere gelince;     

 Birinci Rivayet:-Bundan takriben 2000 yıl önce İran tarafından gelen köle tacirleri Bismil’in Kurmuşlu köyü  yakınlarında konaklarken köleler arasında çıkan bir isyanla köle tacirlerinin imha edildiği ve bu kafilede bulunanların uzun yıllar halen kalıntıları bulunan eski mağara ve köprünün bulunduğu mevkide kalarak hayvancılık ve balıkçılıkla uğraştıkları tahmin edilmektedir.Dicle Nehrinin sık sık yatak değiştirmesi sonucunda yapılan evlerin yıkılması ile yerleşim yerlerini değiştirmek zorunda kaldıkları ve bu amaçla halen harabeleri bulunan ve Bismil’in içme suyunun önemli bir kısmının sağlandığı KIRKPIYAR mevkiinde 20 evlik bir yerleşim yeri kurdukları ve farsçada BİSTMAL olarak adlandırılması sonucunda Diclenin Şimdiki güney kesiminden geçen İpek Yolu kervancıları bu mevkiin BİSTMAL denildiği ve daha sonraki yıllarda bu adın Bismil olarak değiştirildiği rivayet edilmektedir.

ERGANİ

                                                                                    Osmanlı devrinde Ergani'ye verilen Osmaniye adı Adana'nın eski ilçesi bugünkü Osmaniye ili ile karıştırıldığı için sonradan Ergani olarak değiştirilmiştir.
Ergani çok eski bir şehir olup, kuruluş tarihi belli değildir, İlçemize 8 Km. uzaklıkta bulunan Hilar Şehri harabelerinde yapılan (Çayönü) kazıda, bugünkü bilgilere göre Anadolu'nun en eski köy yerleşimi ortaya çıkmıştır. Çayönü tepesinde ortaya çıkan M.Ö 7000 yılma varan kalıntılara dayanarak Ergani'nin 9000 yıllık tarihi olduğu söylenebilir. Osmanlı devrinde uzun zaman Sancak beyliği (İl Merkezi) yapan İlçemiz, 20 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı kanunla Sancak Beyliği sona ermiş Diyarbakır İline bağlı İlçe statüsünü almıştır19. yüzyıl ortalarında Ergani sancağının merkezi, Bakır maden işletilmesi dolayısıyla önem kazanan Maden kasabasına taşındı. 19. yüzyılda bir mutasarrıf 3 kaymakam ve 11 müdür tarafından yönetildi. ilçe çok eski yerleşim yeri olup Doğu Anadolu kültürü ile yoğrulmuştur. Ancak bu güne kadar bir kulenin yıkıntıları gelebilmiştir. Ergani kalesi, Ergani yakınında kolat Dağı yamacında bulunur.Bugün bir yıkıntı halindedir. Kalenin kimin tarafından yapıldığına dair bir kayıta da rastlanmamıştır. Kale Evliya çelebi'nin seyahatnamesinde ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Osmanlı dönemi yapıları olarak 19. yüzyıl sonunda Ergani'de Belediye konağı dışında 3 camii, 10 mescit, 3 ermeni kilisesi, 1 protestan mabedi, 3 han, 3 hamam, 30 çeşme bulunmaktaydı. Bu yapılardan hükümet konağı 1891 yılında inşa edilmiştir. Eski hükümet konağı restore edilip turizme kazandırılabilir.

Coğrafya :İlçenin yüzölçümü 1489 kilometrekaredir. Ergani İlçesi idari olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bulunur, ama coğrafi olarak bir kısmı Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer almaktadır. Kuzeyinde Elazığ iline bağlı Maden ilçesi, doğusunda Diyarbakır ili ve Diyarbakır'a bağlı Dicle ilçesi, güneyinde Urfa'ya bağlı Siverek ilçesi, batısında Diyarbakır'a bağlı Çermik ve Çüngüş ilçeleriyle sınır komşusudur. Denizden yüksekliği 955 metredir. Belli başlı akar suyu Dicle nehri, Boğaz çayı, Deve geçididir. ilçenin akarsularından Dicle nehri ilçenin 10 km kuzeyinden geçer. Kalenderden ve ilçe topraklarından 17. km boyunca aktıktan sonra Dicle topraklarına girer. Qalxane çayı ise Ergani'nin 7 km batısında boğaz mevkiinde çıkar. yolköprü, Boncuklu, yayvan tepe köylerinin içinden geçip deve geçidine karışıp Diclenin bir kolunu oluşturuyorlar Ergani'nin çevresi oldukça verimli kaynaklara sahiptir. ilçe merkezinde 5-6 m derinlikte su çıktığı gibi, 50 metrelik sondaj çalışmalarında çok zengin yataklara rastlanmıştır. Ergani'nin en büyük ünü hemen yakınındaki bakır ve krom madenleridir.Son zamanlarda yapılan maden aramalarında manganeze de rastlanmıştır.


Ergani güneydoğu Anadolu Bölgesinde dicle nehrinin sağ kıyısında 10 km uzaklıkta ve 1525 m yükseklikte yarı sönmüş volkanik zülkifil dağı'nın derin bir sel yatağına (Hoşat deresi) bakan Güneydoğu yamacına kurulmuştur. Denizden yüksekliği 955 m'dir Diyarbakır-Elazığ karayolunun 58. km de yer alan diyarbakırın en önemli ilçe merkezlerinden'dir. 39.50 doğu boylam ve 37-32 kuzey enlemindedir. Kuzey ve kuzey batısında Elazığın maden ilçesi, Güneyinde Şanlıurfa'nın Siverek ilçesi, doğusunda Dicle ve Diyarbakır, batısında çermik ve çüngüş ilçeleri bulunmaktadır. Toros Dağlarının Güneydoğu Anadolu ki uzantıların Güney kesimin Ergani'nin kuzeyinde Yer almaktadır. kuzeyindeki sıra zülkifil dağı ilk dügümü oluşturarak doğuya uzanır. ikinci dügüm sakızlı Dağı, üçüncü düğüm şölendir. 7 km kuzeyindeki kılıç baba Tepesidir. ilçenin batı kısımları bir çok kırılma ve kıvrımlara uğramış tepecikler meydana gelmiştir. Doğu kesimini uzunca bir yayla kaplamıştır. ilçenin en büyük düzlüğü Gevran ya da Ergani ovası denilen yerdir